KUR’AN-I KERİM’İ OKUMA VE ANLAMAYA DAİR ÖNERİLER
Bir şeyi kabul etmenin veya reddetmenin ilk ve kaçınılmaz şartı anlamaktır. Ancak anladıktan sonra kabul etmekten veya reddetmekten söz edilebilir. Bir şeyi anlamadan kabul veya ret, hiçbir ölçüye sığmayan ve hiçbir kimse tarafından kabullenilemeyecek bir tutum ve davranıştır. Kur’an’a inandığını ya da inanmadığını söyleyen bir kimsenin bunu söylemeden önce yapması gereken ilk eylem de en azından onun taşıdığı mesajın ne olduğunu ve neleri ortaya koyduğunu/içerdiğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Aksi takdirde böyle bir kabul veya reddin hiçbir anlamı olamaz.
Peki, anlamak ne demektir? Anlamak, konuşanın söylediklerinin konuşulan / muhatap tarafından, konuşan kişinin kastettiği anlam çerçevesinde algılanıp kavranılmasıdır. Anlama faaliyetinde iki taraf vardır: Anlatan ve anlatılan. Bu ikisi arasında da anlatım ve anlama süreçleri bulunur.
Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Kur’an, Allah’ın sözüdür ve Allah, Kur’an aracılığıyla kullarına “anlatmakta / konuşmakta”dır. Konuşan (Allah), bu Kelâm’ı ortaya koyarak amacını gerçekleştirmiştir. Muhatapların görevi de bu Kelâm’ı kastedilen bağlam ve manada anlamak ve anladığını uygulamaya koymaktır. Ancak bu Kelâm’ı anlamaya girişirken öncelikle onu anlamanın ve bu girişimin temel birtakım ilkeler içerdiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Zira bizzat “anlamak” eylemi bile doğru ve yanlış gibi iki istikamete sahiptir. Elimizde bu temel ilkeler bulunmazsa Kur’an metninin bize söylemek istediğini yanlış anlamış oluruz ki bu, onu anlamamaktan daha vahim sonuçlara yol açar.
Kur’an’a muhatap insanların, onu anlama faaliyetinde göz önünde bulundurmaları gereken ilkelerden bahsetmeden önce şunu hatırlatmalıyız ki burada sıralanacak noktalar bizim tespit edebildiğimiz ve uygulanmasının, Kur’an’ı anlamada önemli ölçüde yardımcı olacağını düşündüğümüz hususlardır. Bunlara eklenebilecek başka ilkeler de elbette bulunabilir.
Kur’an’ın okunması ve anlaşılmasıyla ilgili aşağıda zikredilecek ilkelerin maddeler halinde ifade edilmesinin, bağlayıcı bir sıralama olarak algılanmamasını hassasiyetle belirtmek isteriz.
1. Kur’an’ı Okumak ve Anlamak
Kur’an’ı okumaktan bahsederken burada onu Arapçasından ezbere veya yüzüne okumayı kastetmiyoruz. Elbette yerine getirene bu tarz bir okuyuşun faydası vardır. Ancak bizim burada üzerinde durduğumuz husus, Kur’an’ın anlaşılması olduğundan dolayı Arapça bilmeyen ya da Arapça bilgisi Kur’an’ı orijinal metinden okuyup anlayacak bir düzeyde olmayan kişinin bu okuyuşu bizim konumuz dışında kalmaktadır. Dolayısıyla bundan sonra kullanacağımız “Kur’an’ı okumak” ifadesiyle onun mushaftan, yani Arapçasından anlamaksızın yüzünden veya ezbere okunmasını değil, anlamının okunmasını kastettiğimiz önemle akılda tutulmalıdır.
Kur’an, anlaşılmak için okunur. Zira Allah’ın, Resûlullah’a Kur’an’ı indirmesinin amacı onu insanlara duyurması ve iletmesidir.(1) İnsanlar da kendilerine duyurulan ve iletilen bu mesajı anlamakla yükümlüdürler.(2) Zira hayatlarını Allah’ın istediği istikamette düzenlemekle sorumlu tutulan insanlar bunu ancak kendilerinden isteneni anladıkları zaman yerine getirebilirler. Bu yüzden Kur’an okumak farzdır: “Bir de Kur’an’ı okumakla emrolundum.”(3)
2. Kendini Kur’an’a Açmak
Kur’an’ı okumaya niyetlenen kişinin ondan faydalanması için öncelikle kendisini Kur’an’a açması gerekir. Bu da ancak kendisine yapılan uyarı ve hatırlatmaya kulak veren için söz konusudur: “Sen ancak uyarıyı/hatırlatmayı izleyeni ve gıyaben Rahman’dan korkan kişiyi uyarabilirsin.”(4) Bu sebeple, Kur’an okumaya yönelen kimsenin onu okumakla neyi amaçladığını çok iyi belirlemesi gerekir. Kur’an’ı anlamak için okumalıyız; kendi düşünce ya da emellerimizi destekleyeceğini umduğumuz âyetleri bulmak için değil.
3. Arınmak ve Sığınmak
Kur’an okumaya başlamadan önce her türlü şeytanî ve nefsânî niyet ve düşüncelerden hem aklımızı hem de kalbimizi arındırmalıyız. Dilimizle “Eûzû” çekerken bunu bütün ruhumuzla hissetmeli, nefsimizden veya çevremizden kaynaklanarak bize bulaşan her türden dürtü, ayartma ve fısıltılara karşı Allah’ın manevî desteğine sığınmalıyız: “Kur’an okuyacağın zaman hemen o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.”(5) Kur’an’ın ne dediğini, ne istediğini anlayabilmek için öncelikle her türlü manevî kir ve pisliklerden arınmış olmak gerekir; aksi takdirde Kur’an’ın özüne nüfûz edilemez ve onda mevcut hakikatler kavranamaz: “O gerçekten değerli bir okumadır/kur’andır. Sağlam korunan ilahî kelam içindedir. Ona ancak arınmışlar dokunabilir. Bütün alemlerin Rabbinden indirilmedir.”(6)
4. Her Dem Taze ve Her An İlk Defa
Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğunu her daim akılda tutarak onu anlamaya girişilmelidir. Sevdiği birisinden bir mektup alan kişi nasıl ki bir an önce onu okuyup gereğini yerine getirmeye çabalarsa Kur’an okuyan kişi de Kur’an’ın Allah’tan kendisine gönderilmiş bir mektup mesabesinde olduğunu düşünerek hareket etmelidir. “Ve emin ol ki sen, bu Kur’an’a her konuda doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyenin, her şeyin aslını bilenin katından erdiriliyorsun.”(7) Dolayısıyla Kur’an’ı okurken o an nâzil oluyormuş hissi ve bilinciyle hareket edilmelidir.
5. Önce de Sonra da Kur’an
Kur’an okuyan kişi ona bütün varlığıyla kulak vermeli, şahsî görüş ya da kanaatlerini geri plâna çekerek Kur’an’a öncelik vermelidir. “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verin, sesinizi kesip dinleyin ki Allah’ın esirgemesiyle kuşatılasınız.”(8)
6. Tertîl Üzere Okumak
Kur’an tertîl yöntemiyle okunmalıdır. Tertîl, Kur’an’ı ağır ağır, tane tane, anlayarak ve hissederek okumak demektir. “Ya da sonra kalk ve ağır ağır, duyarak Kur’an oku.”(9); “Ve onu, insanlara yavaş yavaş okuyasın diye bir okuma olarak bölüm bölüm ayırdık ve onu parça parça indirdik.”(10) Kur’an’ın bölümler hâlinde indirilmesi (ki daha önce inzal/tenzil bölümünde buna değinmiştik) onun nasıl okunması gerektiği konusunda da bize ışık tutmaktadır. Kur’an peyderpey indirilmiştir; dolayısıyla anlaşılması da peyderpey, adım adım olmalıdır. İnsan doğasına en uygun yol da budur zaten. Ebu’l-Âliye bize bu konuda bir ölçü değilse de bir örnek olmak üzere şu tavsiyede bulunur: “Kur’an’ı beş âyet beş âyet öğrenin. Hz. Peygamber Kur’an’ı Cibrîl’den beşer beşer öğreniyordu.”(11) Hz. Ömer’in de Bakara Sûresi’ni on iki yılda bitirdiği rivayet edilir.
Kur’an’ın belirli periyotlarla kendimiz için en uygun birimler/bölümler halinde az da olsa devamlı bir şekilde okunması, hem onun anlaşılmasında, hem de anlaşılanın zihin ve kalpte pekiştirilmesinde önemli yararlar sağlayacaktır. Kur’an bu konuda yine insanın yapısını dikkate alarak şöyle buyurur: “Kur’an’ın kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun.”(12)
7. Peşin ve Aceleci Hükümlerden Kaçınmak
Kur’an’ın, adım adım okunup anlaşılmasında bir başka mesele daha bulunmaktadır. Kur’an’ı okumaya başlamadan evvel nasıl ki akıl ve kalp manevî kirlerden arındırılmalıysa aynı şekilde onu okurken de peşin hükümlerden, indî ve keyfî değerlendirmelerden de kendimizi kurtarmalı ve korumalıyız. Bu hususta Kur’an bizi kesin bir dille uyarır: “(Vahyin sözlerini tekrarlarken) Onu hızla söylemek için dilini oynatıp durma.”(13) Dilin hızlıca hareket ettirilmemesi, akıl ve kalbin de hızlı hareket ettirilmemesini içerir; zira her ikisi de dilin okuduklarını kavrayıp kaydedecektir. Bu yolda izlenecek bu yöntem, Kur’an’ın bize kendisini açmasını ve açıklamasını da sağlayacaktır. Bunu bizzat Kur’an vaat etmektedir: “Çünkü onun (senin kalbine) yerleştirilmesi ve okutturulması bize aittir. Böylece onu okuduğumuz zaman onun okunuşuna (bütün zihnini vererek) uy. Sonra onu açıklamak da bize düşer.”(14)
8. Bütüncül Yaklaşım
Kur’an’ın iç bütünlüğe ve tutarlığa sahip olduğu daima hatırda tutularak bir kelimesinin başka kelimelerle, bir âyetinin başka âyetlerle, bir sûresinin başka sûrelerle sıkı bir ilişkisinin olduğu bilinmelidir. Böylece parçacı ve bütünlükten uzak yaklaşımlardan kaçınarak Kur’an’ı sahip olduğu sarsılmaz dokusu içinde okumaya ve anlamaya çalışılmalıdır: “Hak hükümdar Allah pek yücedir! Vahyi sana bütünüyle ulaştırılmadan önce Kur’an’a (dair görüş bildirmekte) acele davranma; fakat (daima) ‘Ey Rabbim, benim ilmimi artır.’ de.”(15)
9. Edebi Kuşanmak
Kur’an okurken daima bir huşu ve alçak gönüllülük içerisinde olmalıyız. Zira her hâlimizi gören ve bilen Allah, Kur’an okurken izlendiğimizi özellikle vurgulayarak şöyle buyurur: “Ve (sen ey peygamber) hangi durumda olursan ol, bu ilâhî kitaptan hangi konuyu dile getirirsen getir ve (siz ey insanlar) hangi işi yaparsanız yapın (unutmayın ki) siz bu işlere giriştiğiniz an(dan itibaren) biz üzerinizde gözlemci bulunuyoruz.”(16) Bu sebepten ötürü önümüzdeki metnin, diğer metinler gibi herhangi bir metin olmadığının idrakiyle, ona yaraşır maddî ve manevî edep vesileleriyle kendimizi donatmalıyız. Kur’an’dan nasibimiz ona gösterdiğimiz edeple doğru orantılı olacaktır: “Biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik sen onu muhakkak Allah korkusundan başını eğmiş, çatlamış görürdün! İşte biz, düşünürler diye insanlara bir temsil veriyoruz.”(17)
10. Mukayeseli ve Derinlemesine Okumak
Kur’an’ı meâl aracılığıyla okuyacakların dikkat etmeleri gereken bir husus bulunmaktadır: Meâl, hiçbir şekilde Kur’an değildir. Meâl, onu hazırlayan tarafından kısmen ve biraz da eksik bir şekilde Türkçe’ye aktarılmış bir anlamdır. Bir insanın yazdığı bir kitabın bile bir başka dile bizatihi kendi dilindeki güzellik içerisinde sadık bir anlam ve güzel bir üslûpla aktarılamayacağı dikkate alınırsa bunun Allah’ın sözü için ne kadar imkânsız bir durum olduğu anlaşılır. Dolayısıyla meâl yoluyla Kur’an’ı anlama çabasında olanların bu hususta başvuracakları en emin yol birkaç meâli karşılaştırmalı olarak takip etmeleridir. Böylece meâlleri hazırlayanların farklı ifade kullandıkları yerde okuyucu dikkatini yoğunlaştırarak Kur’an metnini daha sağlıklı anlamaya koyulacaktır.
Meâl okuyucularının dikkate almaları gereken bir husus da indiği dönemin dilini kullanan Kur’an’daki kelime veya kavramların, ya o zaman kullanılan anlamlarıyla ya da kök anlamlarından koparmaksızın Kur’an’ın kendi ifade örgüsü içinde yüklediği anlamlarıyla kullanılmış olduğudur. Kur’an’ın inişinin üzerinden on dört asır geçmiş ve bu süre zarfında Arapça da kendi içinde bir değişim ve dönüşüme uğramıştır. Günümüz meâllerini hazırlayanların gözünden bu husus kısmen kaçmakta olduğundan Kur’an’da yer alan bu kelime / kavramlar ya günümüz Arapçasında yer aldığı şekliyle ya da çeşitli inanç ve fikir akımlarının / mezheplerinin etkisiyle daralan veya genişleyen anlamlarıyla ele alınıp Türkçe’ye aktarılmaktadır. Bu sorun da daha önce değindiğimiz gibi farklı meâlleri karşılaştırmalı olarak okuyup gerekli yerlerde tefsirlere müracaatla aşılabilir.
Meâl okumak Kur’an’ı anlamanın sadece ve sadece bir aracıdır. Kesin ölçüsü ve ölçütü değildir. Meâller bize Kur’an’a dair –tabir caiz ise– bir taslak çizerler. Ancak bu taslakta figürler, şekiller, çizgiler, velhâsıl görüntüler net ve yerli yerince değildir. Bu yüzdendir ki meâl okuyan birinin buradan hareketle Kur’an’a dair nihaî hükümler çıkarması sağduyu sahibi aklın kabullenemeyeceği vahim bir durumdur.
11. Adım Adım Okumak
Kur’an, getirdiği mesajla yeni bir insan ve toplum tipi inşa etmeyi amaçlar. Bunun için de temelden, “inanç”tan başlar. Kur’an’ın iniş sürecinin iki ana bölümünden ilki olan Mekke’de inen âyetler öncelikle bunu gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Kur’an okumaya girişen kişinin de öncelikle inancını, daha sonra davranış ve tutumlarını tashih edip düzenlemesi gerekir. Bundan ötürü Kur’an’ın genel amacına paralel bir şekilde Kur’an’ın Mekke döneminde inen âyetlerinin önce, Medine’de inen âyetlerinin ise daha sonra okunması yerinde olur. Mekkî ve Medenî âyetlerin ve sûrelerin tespitinde kısmî görüş ayrılıkları olsa da hemen hemen her meâlin arkasında sûrelerin nüzûl sırasına göre bir listesi verilir. Bu durumda listelerden biri takip edilebilir. Şayet bu biraz zor gibi görünürse o zaman Kur’an’ın sonundan başına doğru bir okuma süreci izlenebilir. Biraz daha zorlu, ama daha ayrıntılı ve faydalı olacağını düşündüğümüz okuma faaliyeti için bir listeye de biz bu bölümün sonunda yer vermiş bulunuyoruz. Bu listede sûre esaslı bir sıralamadan ziyade Hz. Peygamber’e gelen vahyin bölümler hâlinde sıralanması yer almaktadır. İsteyenler bu listeyi esas alarak bir okuma faaliyeti de sürdürebilirler. (bkz. Kur’an’ın Nüzûl Süreci başlıklı bölüm)
12. İniş Sebeplerini Bilmek
Kur’an’ı anlamak isteyen kişinin başvurması gereken bilgilerden birisi de “Sebeb-i Nüzûl”dür. Daha önce açıkladığımız üzere âyetlerin iniş sebeplerini ve ortamını ifade eden bu bilgiler âyetlerin hangi durumlara binaen, kimleri muhatap alarak nâzil olduğunu anlatır. Bu da âyetlerin arka plânı hakkında ipuçları demektir ki âyetleri bu doku içinde görmek, onları anlamamızı kolaylaştırır.
13. Tarihî Bağlamı Görmek
Bir önceki maddenin tamamlayıcısı olmak üzere bir de fazla detaylı olmayan muhtasar bir siyer kitabının okunması da bu anlama çabasına destek verecektir. Böylece Kur’an’ın indiği dönemi, o dönemin kültürünü, yaşayış biçimini, tarafların tavır ve tutumlarını, inanç ve ibadet biçimlerini, hâsılı o dönemin bir fotoğrafını görme imkânı elde edilmiş; nihayetinde resim çerçeveye oturtulmuş olur. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi “kitap”, “peygamber”den bağımsız ve kopuk ele alınamaz. Kitabın metnini anlamanın yolu, onun ilk muhatabı, ilk uygulayıcısı ve ilk tebliğcisini anlamaktan geçer.
14. Kur’an’ın Üslûbunu Dikkate Almak
Kur’an’ı okurken üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir nokta da kullandığı üslûp ve tarzdır. Kur’an, Arapça’nın imkânları ölçüsünce mecaz, teşbih, istiare, alegori, tekrar, te’kit gibi edebî tarzları kullanmaktadır. Kullanılan meâl/lerin bu alandaki başarılarına göre Kur’an’ın bu muhteşem yönünden de istifade edilecektir. Ancak Türkçe Kur’an meâlleri –maalesef çok azı bunun istisnasıdır– bu konuda yetersiz kalmaktadır. Kimi deyimsel ve mecazî ifadelerin literal / lafzî anlamıyla aktarılması Kur’an’dan yanlış veya eksik anlamların çıkarılmasına yol açmaktadır. Bunun için güvenilir farklı meâller mukayeseli olarak okunmalıdır.
15. Kur’an’ı Yaşamak, Kur’anla Yaşamak
Kur’an okumaktan maksat onu anlamak, onu anlamaktan maksat ise onu yaşamak, pratiğe dökmek, “yap” dediklerini yapmak, “yapma” dediklerinden de kaçınmaktır. Okuyup anladığımız hâlde eğer onu uygulamaz isek Peygamber’in Kur’an’da zikredilen şu sitemine maruz kalanlardan oluruz: “Ve (o gün) Resul şöyle diyecek: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı terk edilecek bir şey olarak gördü.”(18)
16. Huzurun Kaynağı Kur’an
Kur’an anlamamız için kolaylaştırılmıştır. Bunu bize haber veren bizzat Allah’tır.(19) Anlaşılması için kolaylaştırılan Kur’an, hayata aktarıldığı ve canlı kılındığı durumda insana mutluluk ve huzur verir; sıkıntı ve darlık değil: “Kur’an’ı sana, bedbaht olasın diye indirmedik. Yalnızca saygısı olana, yeri ve yüce gökleri yaratan Allah katından bir öğüt, bir uyarıcı olsun diye indirdik.”(20)
Dipnotlar
Nahl/ 44, 64; Maide/ 15, 19; İbrahim/4
Bakara/ 219, 221, 243, 266; Nur/ 61; A’raf/ 176; Yunus/ 24; Nahl/ 44; Yasin/ 29; Nisa/ 82; Muhammed/ 24 vd.
Neml/ 92
Yasin/ 11
Nahl/ 98
Vakıa/ 77-80
Neml/ 6
A’raf/ 204 ayrıca bkz. Fussilet/ 26
Müzzemmil/ 4
İsra/ 106
Mebahis fi Ulumi’l-Kur’an, s. 194
Müzzemmil/ 20
Kıyamet/ 16
Kıyamet/ 17-19
Tâhâ/ 114
Yunus/ 61
Haşr/ 21 ayrıca bkz. Müzzemmil/ 5
Furkan/ 30
Kamer/ 17, 22, 32, 40; Meryem/ 97; Duhan/ 58
Tâhâ/ 2-4; ayrıca bkz. Ra’d/ 28
Açıklama notu: Yukarıdaki metin Yaygın Eğitim ve Kültür Derneği Yayınları’nın Temel İslam Kültürü Dizisi’nin 1. kitabı olarak ve KUR’AN ANLAŞILSIN DİYE ismiyle yayınladığı kitaptan alınmıştır. Bkz. Kitabın 28-35. sayfaları.
Yukarıdaki bölümde yer yer kitabın diğer bölümlerine de atıflar yapılmaktadır.
Adı geçen kitap, Kur’an-ı Kerim’i okuma ve anlama çabalarına katkı sağlamak üzere kaleme alınmış ve bir grup İlahiyatçı tarafından istifadeye sunulmuştur. Kur’an-ı Kerim’i okuma ve anlama çabası içinde olanlara kitabın tamamı da tavsiye edilir.
Kitabı Yaygın Eğitim ve Kültür Derneği’nden temin edebilirsiniz.
Adres: Kısıklı m. Alemdağ c. Yanyol s. No:16 Üsküdar-İstanbul.
Tel: 0 216 520 16 62-63
Web adresi: http://www.yekder.org/
E-mail: yekder@yekder.org
Not: Kitaba derneğin internet sitesinden ücretsiz olarak da ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder