GENÇLİĞE VE GENÇLİKLE İLGİLENENLERE TAVSİYELER
Altmışlı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir amca bana hitaben delikanlı dediğinde ne kadar da hoşuma gitmişti. Dış görünüş itibariyle yaşımı pek göstermediğimin farkındaydım ama yine de insanın kırkına doğru bu şekilde bir iltifata mazhar olması güzel bir duygu. Gerçi ben kendimi hiçbir zaman genç ve dinç duygulardan uzak hissetmediğimden olsa gerek gençlik meselesine dışarıdan biri olarak bakamıyorum. Kategorileştirme taraftarlarına göre artık genç sayılmıyorum. Fakat ben kendimi genç hissediyorum ve dünyaya hala bir delikanlı olarak bakmaya çalışıyorum. Zaten gençliğin bedene ve biyolojik yaşa göre değil, ruha ve hissedişe göre tanımlanması gerektiğini düşünüyorum.
İlgili literatüre baktığımızda gençliğe genelde biyolojik yaş üzerinden sınır çizilmeye çalışılıyor. Bu sınır bazen genişletiliyor bazen daraltılıyor. Gençlik için başlangıç yaşları biyolojik yönden belirlenirken, bitiş yaşları konusunda psiko-sosyal durumlara ve sosyal statülere göre belirleme yolu tercih ediliyor.
Bana göre ucu açık bırakılmalı. Çünkü aslında çoğunlukla duygularla alakalı bir durum değil midir gençlik? Ataklık, coşku, hesapsızlık, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, hayra koşmak, yorulmamak, yarışmak, süreklilik, insanların mutluluğu için çabalamak, hizmet için yaşamak…
Bizim geleneğimizde gençlik, biyolojik kategorilerden biri olarak anlaşılmamış. Daha ziyade bir ruh halini, bir adanmışlık bilincini, sürekli hayra koşmayı, ihtiyacı olanlara yardım etmeyi, şerlere ve haramlara karşı kendini muhafaza etmeyi, kendini davasına adamayı ifade eden bir hal olarak anlaşılmış ve fütüvvet adı altında bir geleneğe, bir ülküye dönüştürülmüş. Yani günümüzdeki gibi bir ara dönem değil, hele hele insanın sürekli sorunlarla yüz yüze yaşamak zorunda bırakıldığı bir sorun dönemi hiç değil.
Bir yandan hep büyümeyi ve artık bağımsızlığına kavuşmayı arzulayan çocuklar, diğer yandan hep nostalji duygularıyla gençlik dönemine özlem duyan yaşlılar. Gençlik bu iki duygu durumu arasında yüceltilen bir ara dönem gibi algılanıyor. Oysa 40’lı 50’li yaşlarda bile genç ve dinç duygularla hareket edebilmeli insan.
Gençlikten hep bir şeyler beklenir, vazifeler yüklenir. Belki de kendi yapamadıklarını gençlerden beklemek tüm insanlığın ortak yönelimidir. Oysa kanaatimce gençlere nasıl yürüyeceklerini söylemek yerine nasıl iz süreceklerini ve kimin izini süreceklerini hem de canlı örnekler üzerinden sunmak ve yolu onlarla birlikte yürümek gerekir.
Öte yandan gençlik daha ziyade toplumsal yapının kompartımanlara ayrılması neticesinde ortaya çıkan yeni bir kategorileştirme durumu bence. Kadın, erkek, yetişkin, genç, yaşlı, ergen, çocuk vb. Bunları birbirinden ayrıştırarak ele almak ve bir de karşıtlıklar zeminine taşımak ister istemez yeni sorun alanları oluşturuyor. Biraz düşünüldüğünde toplumsal yapının tabii işleyişi içinde kolayca aşılabilecek durumlar, yeni telakkilere göre devasa sorunlar haline getiriliyor, tanımlar, kategoriler, ayrıştırmalar, bilimsel izahlar, çözüm arayışları derken en basit konular bile bir girdaba dönüştürülüyor.
Toplumun bütünselliği bozulduğu için yaşa, cinsiyete, statüye, öğrenim durumuna göre kompartımanlar oluşmuş, geçişkenliklere tabii akış içinde yer verilmediği için de izole hayatlar yaşanmaya başlanmıştır. Bu durum, ayrıştırılan toplumun birbirine karşı haksız yere düşman ilan edilmesine, kadın erkek karşıtlığına, nesil çatışmasına, gençlerin sahte özgürlük arayışlarına sebebiyet vermiştir.
Günümüzde gençlik denildiğinde hep sorunlar konuşuluyor. Cinsellik, ergenlik, bağımsızlık, grup oluşturmak, özgürlük vs. Sanki her genç, uzmanlarca ele alınan ve sorunsallaştırılan bu durumları hem de uzmanların değindiği şekilde yaşamak zorundaymış ve yaşamıyorsa sorun varmış gibi. Sanki bazı ideallere gönül vererek, Allah’ın rızası doğrultusunda ve ubudiyetle serpilip olgunlaşan gençler hiç olamazmış gibi. Ben gençlik adına ön plana çıkarılanların, medya kanalıyla nazara verilenlerin, tüm gençlik söz konusu olduğunda kesinlikle bütün gençleri temsil etmediğini düşünüyorum. Ayrıca kendileri birer sonuç olan sorunlar üzerinden meseleye yaklaşmayı, gençlik dendiğinde sürekli sorunları konuşmayı doğru bulmuyorum.
Gençlik problemleri olarak görülen ve habire çözümü konusunda uzmanlıkların oluşturulduğu alanlar sebepler midir yoksa sonuçlar mı? Bence her biri aslında birer sonuç olan mevcut sorun alanlarının sebeplerini tespit etmek ve bunların sorun oluşturma süreçlerinin önüne geçmek gerekmektedir. Siz dünya görüşü ve yaşam biçimi olarak bir yandan materyalizmi, pozitivizmi, pragmatizmi, oportünizmi, hedonizmi, bencilliği pompalayacaksınız diğer taraftan gençlerin saygılı, özgüven sahibi, dürüst, ahlaklı, ideal sahibi, sorunsuz insanlar olmasını bekleyeceksiniz. Tabii ki beklentilerinize cevap alamazsınız.
Cinsellik, müzik, eğlence, zevkler, gezip tozmalar, uyuşturucu, sorumsuzluk, eyyamcılık, futbol, internet, facebook, hazcılık, faydacılık, bencillik, sahte özgürlük telakkileri. Buyurun size gençlik. Bu şekilde tanımlanan bir gençlik dünyasında sorunlar yumağından tabii ki kurtulamazsınız.
Hele son zamanlarda iyice tuhaf durumlar oluştu. Her geçen gün çocukluk yaş sınırları genişliyor. Artık üniversiteli gençler bile çocuk muamelesi görüyor ve işin üzücü olan tarafı onlar da kendilerini çocuk gibi hissediyor. Rüşd ve temyiz çağı her geçen gün biraz daha yukarılara çıkıyor. Eskiden 20’li yaşlarda baba ve anne olan gençler şimdi birer çocuk. Evlenme için gerekli sorumluluk duygusu oluşmadığından mıdır evlilik ortalamaları da her geçen gün yukarıya çıkıyor. Eskiden 20’sinden sonra evde kalmış muamelesi görenler 30’lu yaşlarına geliyorlar da hiç oralı olmayabiliyorlar.
Öte yandan kendilerine güven duyulmayan, sorumluluk verilmeyen gençlerden “İstanbul’u fethedecek Fatih’ler beklemek” ya da “Fatih’ler doğuracak yaşta olduklarını söyleyip” anne olmalarını istemek ne derece doğru? Toplumsal bütünlüğü göz ardı ederek, sorumluluklarını ıskalayan veya başkalarına havale eden büyüklerin, günümüz gençliğine büyük vazifeler yüklemeleri ve yüksek beklentiler içine girmeleri hiç de doğru olmasa gerek.
Evet gençlerin birtakım sorunlarla karşı karşıya oldukları bir vakıa. Ama bu sorunların kaynağına inip, çözümü oralarda aramak gerekiyor. Mesela kanaatimce sorunların kaynağında din ve hayat arasında, medeniyetimizle günümüzdeki yaşam biçimi arasında, milli kültürümüzle değişen dünya arasında yaşanan gerilimler yatıyor. Kimlik, ait olma, emniyet duygusu, idealler, imanını kurtarma ve ahiretini kazanma, himmetlerin harekete geçmesi gibi beklentiler için gençlere akıl ve vahiy, din ve bilim, beden ve ruh, kalp ve kafa dengelerini sağlayacak çözümler üretmemiz gerekmektedir.
Ben günümüz gençlerini en çok rahatsız eden meselenin din ve hayat arasında var olduğu düşünülen gerilim olduğu kanaatindeyim. Yani gençler yaşları itibariyle aktüel kültürü yaşamak istiyorlar. Ama popüler kültürü yaşadıklarında da bu sefer inanç ve akide açısından sıkıntıya düşüyorlar. Mü’min ve Müslüman bir genç olarak helal dairesinde kalmak istediklerinde “hayatlarını yaşayamayacaklarını”, hayatlarını yaşamak istediklerinde de “Mü’min ve Müslüman olarak kalamayacaklarını” düşünüyorlar. Günah psikozu da diyebileceğimiz bu durum maalesef gençlerin pek çoğunu rahatsız ediyor.
Burada bu gerilimi azaltabilmek için -kendi nefsimi de hesaba katarak- gençlere şunları hatırlatabilirim:
1. Helal dairesi keyfe kafidir. İstikametini iyi belirlemiş insanlar eğlence, oyun, müzik yanında hayır işlerinden, insanlara hizmet etmekten, iyinin, doğrunun ve güzelin hakim olması için çabalamaktan da lezzet alabilirler. Gençler bu alanlardaki lezzetin farkına varabilseler tabii ki bu lezzetleri daha çok tercih ederler.
2. Dünya hayatı ahirete nispetle fanidir, geçicidir, kısadır. Öncelenmesi gereken, ahiret ve ebedi saadettir. Ebedi saadeti ve lezzeti kaçırma riskine girerek, geçici lezzetlere ve dünyanın malayaniyatına yönelmek akıl kârı değildir.
3. İnsanın lüzumsuz ve faydasız işlerden yüz çevirebilmesi için âli maksatları olmalı ve onlar için çalışmalıdır. Cenneti kazanmak gibi, ahirette felaha erenlerden olmak gibi, insanlara faydalı olmak gibi, iyiliklere öncülük yapmak gibi.
4. Şeytan bizlere küfrü, fıskı ve isyanı güzel gösterir ve fahşayı emreder. Oysa şeytan bizler için apaçık bir düşmandır. Biz de onu düşman olarak bellemeliyiz. Şeytandan ve şeytanlaşmış insanlardan olabildiğince uzak durmalıyız. Şeytani vesveselerden ve ortamlardan bizleri koruyacak dua ve usulleri öğrenmeliyiz.
5. Kişi ahirette sevdiğiyle beraber olacaktır. Bu sebeple kimleri sevdiğimize ve kimlerle arkadaşlık ettiğimize dikkat etmeliyiz. Güzel insanlarla birlikte olmaya ve güzel çevrelerde bulunmaya gayret etmeliyiz.
6. Kendimize geçmişten ve günümüzden güzel örnekler edinmeliyiz. Kimlerin örnek olabileceği herkesçe malumdur. Kahramanlarımızı kendi dünyamızdan seçmeliyiz. Bu yönüyle örnek şahsiyetlerin biyografilerini okumalıyız.
7. Mutlaka bir davamız olmalı ve bu davada sorumluluklar üstlenmeliyiz. Bizleri bilinçli kılacak ve istikamet üzere tutacak şeyin sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız.
8. Kabiliyetlerimizi meşru araçlarla sergilemeye ve geliştirmeye çalışmalıyız. Yazı, şiir, güzel sanatlar, dergi, web sayfası, gönüllülük, hayır işlerinde ve hizmetlerde vazife almak vb. Bu alanlarda güzel çalışmalar yapan gençlik gruplarıyla, vakıflarla, derneklerle iletişime geçmeliyiz.
9. Eğitimi sadece bilgilenme olarak görmemeliyiz. Edeplenme, arınma, güzel ahlakla ahlaklanma boyutlarını da unutmamalıyız.
10. Allah ve ahiret bilincini daima canlı tutmalıyız. Helal ve haram şuuruna göre yaşamanın dünyevi ve uhrevi faydalarını düşünmeliyiz.
11. İnsanı insan yapan ve üstün kılan özelliklerin iman, ilim, ahlak, iyi, doğru, güzel kavramlarıyla ifade ettiğimiz değerler olduğunu, özenilmesi ve öykünülmesi gereken insanların bu değerlere sahip kimseler olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
12. Günümüzde bize medya kanalıyla değerli, güzel, faydalı gibi sunulan pek çok şeyin sorgulandığında nasıl da değersiz, çirkin ve faydasız olabileceği üzerinde düşünmeliyiz.
13. Dünyevi başarılar ve maddi kazanımlar için harcadığımız çabadan daha fazlasını manevi dünyamızı zenginleştirmek için sarf etmeliyiz. Bu konuda bizlere öncülük ve rehberlik yapabilecek büyüklerimize başvurmalıyız.
14. Kemale doğru seyreden yolculuğumuzda arınmamıza vesile olan ibadetlerimizi, ibadetlerimizin özünü ve ruhunu oluşturan dualarımızı kesinlikle ihmal etmemeliyiz.
15. Bazı günahlara düşmüş olsak da tevbe kapısının daima açık olduğunu unutmamalıyız. Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmemeliyiz.
Gençlik çalışmaları yürüten çevrelerin de dikkat etmeleri gereken bazı hususlar olduğunu düşünüyorum. Bunları da şöylece sıralayabiliriz:
1. Gençlik çalışmalarında en çok dikkat edilmesi gereken bir sorun alanı olarak popüler
kültürün kuşatıcılığı göz ardı edilmemeli. Güncel kültür (LOST ve benzeri diziler, rap müziği, giyim kuşam, facebook, forum siteleri, …) hem cezbedici hem de hayatın her alanında (dergi, müzik, film, kıyafet, şapka, çıkartma, resim, defter, kitap, çanta vb.) olduğu için belirleyici ve etkili.
2. Gençlik kültürü üzerine çalışmalar yapılmalı, gençliğin dili, dünyası iyi kavranmalı. Gençliğin beğenisini kazanan ve tüm gençlerin ilgisine mazhar olan örnekler üzerinde derin tahliller yapılmalı. Mesela bir facebook ya da forum siteleri niçin ilgi çekiyor? Bu iyi araştırılmalı.
3. Gençlik çalışmalarının yatırıma muhtaç bir alan olduğu, bu sahada yeni girişimlere, yeni bakış açılarına, yeni ve özgün açılımlara ihtiyaç olduğu her vesileyle dile getirilmeli, hayır sahiplerinin bu alana yatırım yapmaları teşvik edilmeli.
4. Gençler için oluşturulacak eğitim programları ve müfredatlar hayatın tabii seyri içinde kendine yer açabilmeli. Aksi takdirde gençliğin dünyasında yer bulması zor. Zaten mevcut eğitim sistemi gençlere zaman bırakmıyor. Hiç olmazsa ayrılabilen zamanlar etkin çalışmalarla verimli bir şekilde değerlendirilmeli.
5. Gençler herhangi bir şeyi değerlendirirken kendi ihtiyaçlarına göre meseleye yaklaşır. Bu sebeple çalışmaların kuşatıcı olması düşünülüyorsa sunulan menüler de çeşitli ve kuşatıcı olmalıdır. Sadece sohbet veya ders yapıp da “yahu bu gençler niye çalışmalarımıza katılmıyor” demek yanlıştır. Yapılan faaliyetlerde geziden sinemaya, müzikten izciliğe, dergicilikten entelektüel faaliyetlere kadar tüm alanlara ilişkin menüler olmalı. Gelenek aktarımı ve büyüklerin doğruları yeni ve işlevsel formlarla sunulmalı. Günün şartlarına uygun, ilgi çekici kalıplar, materyaller ve sunumlar devreye sokulmalı. Yeni dil, usul ve yöntemler geliştirilmeli.
6. Ailesiyle ilişkileri iyi olan gençler hayatta da başarılı oluyor. Yapılacak çalışmalarda bu husus gözetilmeli. Öte yandan ailenin önemine rağmen rol modeller değiştiği için başka ortamlar da (vakıf, dernek, arkadaş grubu vs.) etkili olabiliyor. Burası da göz ardı edilmemeli. Ailelerin artık eğitim süreçlerinde merkezi rolü yok. Unsurlardan birisi haline geldi. Dolayısıyla diğer belirleyici unsurları da göz ardı etmemek gerekiyor.
7. Gençlere sunulan rol modellerin uygunluğuna dikkat edilmeli. Verilen örneklerin yaşama, çağa uygunluğuna, taklit edilebilirliğine, örnek alınabilirliğine özen gösterilmeli. Verilen örneklerin sadece tarihi şahsiyetlerden olmaması, günümüzden ve hayatın içinden örnekler verilebilmesi gerekir.
8. Gençliğin ufku sınırlandırılmamalı. Hatta açılabilmesi için girişimlerde bulunulmalı. Mübadele sistemleri yaygınlaştırılarak, gençlerin diğer ülkelere ve insanlara doğru açılımları sağlanmalı.
9. Gençlerdeki benlik bölünmelerine dikkat edilmeli. Evde, okulda, sokakta, grupta farklı davranışlar sergileyebilmelerinin sebepleri üzerinde durulmalı.
10. Gençlerin paylaşımcı olması için girişimlerde bulunulabilir. Gençlerin az da
olsa arkadaşları var ama dostları yok. Genelde internetle giderilmeye çalışılan bir yalnızlıkları söz konusu.
11. Gençlere küçük yaşlardan itibaren kazandırılması gereken sorumluluk duygusunun genelde ertelenmesi söz konusu. Çocukluktan itibaren çalıştırarak, çeşitli hayır hizmetlerinde gönüllü olmaları sağlanarak, pratikler üzerinden bir eğitim planlaması yapılmalı.
12. Tüm çalışmalarda mekan ve ortam oluşturma çok önemli. Okula katkı, eğlence, aidiyet, bir gruba dahil olma gibi tüm yönleri kapsayacak ve ihtiyaçlara cevap verebilecek ortamlar hazırlanmalı. Gençlerin temas halinde olduğu her şeyi mümkün mertebe ideallerimiz, hedeflerimiz ve isteklerimiz doğrultusunda belirlemeye çalışmak esas olmalı. Uygun çevreler sunulmalı. Bazı örnek insanlardan feyz alabilme yolları da oluşturulmalı.
13. Günümüzde gerekli yetkinlikler ve yeterliliklere göre planlama yapılmalı. Anadil, yabancı dil, teknoloji okuryazarlığı vs.
14. Gençlerde temel sorunlar ibadetsizlik ve idealizm eksikliği. Gelecek tasavvurları çok sınırlı ve neredeyse tamamen dünyevi. Bu konular üzerine de kafa yorulmalı. Din eğitimi dendiğinde sadece namaz ve Kur’an okuma anlaşılmamalı. Özellikle ahlaki faziletler, dürüstlük, sorumluluk, ülkü ve ideal sahibi olma, ahiret bilinci ve benzeri başlıklar da önemsenmeli.
15. Gençlerle ilgilenirken onları dinlemeliyiz, değer vermeliyiz, sorumluluklar yüklemeliyiz, hedefler göstermeli ve idealler aşılamalıyız, kendi problemlerini ve çözüm yollarını onlardan da dinlemeliyiz, ne yapmak istedikleri konusunda taleplerini dikkate almalıyız, ilgi oluşturup zevkle yapacakları işlerle muhatap olmalarını sağlamalıyız, kabiliyetlerini ve kendilerini ifade etme şekillerini dikkate almalıyız, sadece bilişsel değil, duyuşsal ve davranışsal eğitim ve öğretim programlarına da yer vermeliyiz, birlikte olmalı, birlikte düşünmeli, birlikte yapmalı, birlikte üretmeli, birlikte gezmeliyiz, meşru taleplerini yerine getirirken gayr-i meşru taleplerine alternatifler sunabilmeliyiz, tedricilik, şefkat, iyiliğini istemek gibi bazı eğitim ilkelerini gözetmeliyiz, eğitim programlarımızda akıllarını, kalplerini, ruhlarını bir bütünsellik içinde tatmin etmeye çalışırken yerine göre spor, sanat, eğlence, gezi vb. etkinliklere de yer vermeliyiz, kendilerinden istenen ve beklenen şeylerin yaşanabilir olduğunu bizzat yaşayarak ve yaşayanlarla tanıştırarak göstermeliyiz.
Veli Karataş
velikaratas@gmail.com
Not: Eğitim Yazıları dergisinin 18. sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder